Home Map E-mail
 
Eng |  Հայ |  Türk |  Рус  |  Fr  

Başlangıç
Ana
Misyon
Müdürün sözü
Bize ulaşın
Soykırım öncesi
Ermenistan Tarihi
Resimler
Ermeni Soykırımı
Soykırım Nedir
Ermeni Soykırımı
Kronoloji
Ermeni Soykırım resimleri
100 Fotoğraf hikayesi
Ermeni Soykırım haritası
Kültürel Soykırım
Hatırla
Belgeler
Amerikan
İngiliz
Alman
Rus
Fransız
Avusturyalı
Türk

Araştırmalar
Kaynakça
Kalanların hikâyeleri
Şahitler
Medya
Alıntılar
Genel alıntılar
Tanıma
Ülkeler
Uluslararası örgütler
Taşra yönetimleri
Kamusal dilekçeler
Etkinlikler
Delegasyonlar
Museum G-Brief
Haberler
Konferanslar
Linkler
   Müzesi
Bilgi
Ziyaret
Daimi sergi
Geçici sergi
Online sergi  
Gezici sergi  
Anma Kartları  
   Enstitüsü
Amaçlar
Yayınlar
Bilimsel dergi  
Kütüphane
ESME kolleksiyonu
   Tsitsernakaberd Anıtı
Tanıtım ve tarih
Hatıra Parkı
Anma Günü
 

Armenian General Benevolent Union
All Armenian Fund
Armenian News Agency
armin
armin
armin
armin
armin



Röportajlar

1912 Olimpiyatlarında ay-yıldızlı formayı iki Ermeni atlet giydi


2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenecek FIFA Dünya Kupası’nın elemelerinde Türkiye’nin Ermenistan’la eşleşmesi herkes için sürpriz oldu.

İki ülkenin aynı grupta yer alması, Türkiye ve Ermenistan’da maçların yapılacak olması birçok ‘acaba’yı da beraberinde getirdi. Acaba spora tarihî iddialar, siyaset, diplomasi ve güncel sorunlar karışacak mıydı? Spor, sınırı kapalı iki ülkede gerginliğe mi sebep olacak, yoksa ilişkilerin gelişmesi için bir vesile mi olacaktı?

Kuraların çekildiği ve tartışmaların sürdüğü günlerde Erivan’da bir tarihçi, tam da makalesini yeni bitirmiş, powerpoint sunumunun hazırlıklarını yapıyordu. Hayk Demoyan’ın sempozyumda sunacağı makalesinin adı ‘Türk Sporunun Ermeni Yüzü: Kayıp Sayfalar, İki Ulusun Spor Faaliyetleri’ydi. Ana çerçevesi ise Osmanlı spor hayatındaki Ermeni sporcuların rolü. Sempozyuma sunulan konu o kadar ilgi çekmişti ki, bazı fotoğrafların kartpostal olarak hazırlanmasına ve satışa sunulmasına karar verildi. 40 fotoğraftan 16’sı hazır. Demoyan, kartpostalların fotoğraf altlarının tashihine ara vererek Zaman’ın sorularını cevapladı. ‘Bu konu daha önce hiç incelenmemiş, Türk spor tarihini anlatan kitaplarda da değinilmemiş olduğu için’ araştırmaya karar veriyor Demoyan. Gerçekten de çalışma sadece Osmanlı dönemindeki Ermeni sporcuların değil, Türk spor tarihinin de önemli bir dönemine ışık tutuyor.

2010 dünya kupası elemelerinde Türkiye ile Ermenistan’ın aynı grupta yer alması bazı tartışmaları da gündeme getirdi. Soykırım iddiaları sebebiyle zaman zaman gerilen ilişkiler spor sahasına da yansıyacak mı? Türkiye ile Ermenistan maçları nasıl bir atmosferde geçecek? Aslında spor ile siyasetin birbirinden tamamen ayrı olması gerektiği konusunda herkes fikir birliği içinde olsa da yaşadığımız olaylı maçlar, deneyimler bazılarını Ermenistan maçları konusunda tedirgin ediyor. Bu tedirginlikler bir yana, Ermenilerle sportif alandaki birlikteliğimiz Osmanlılara kadar dayanıyor.

Bilindiği gibi Avrupa’dan gelen yenilikler ve modalar Osmanlı’da önce gayrimüslimler arasında taraftar buluyor. Atletizm, jimnastik ve futbol gibi birçok modern sporla da önce Rumlar ve Ermeniler ilgileniyor. Müslümanlar bu tür sporları gereksiz, hatta ayıp görüyorlar. Oysa gayrimüslimler sadece modern sporları yapmakla kalmayıp Londra ve Paris gibi Batı başkentlerinde sporun bilimsel eğitimini de alarak profesyonel hale geliyorlar. Mesela Şavarş Krisyan (Shavarsh Qrisyan) 1911 yılında Avrupa’dan dönerek Marnamarz, yani Beden Eğitimi adlı Ermenice bir spor dergisi çıkarıyor. Dergisinde yeni sporları anlatıyor, jimnastik hareketlerini gösteriyor. Kadınları spora teşvik edici yayınlar yapıyor. Ermeni kulüpler arasında olimpiyat benzeri turnuvalar düzenlemek gibi yeni organizasyon fikirleri ortaya atıyor. 1912 yılında ilk Ermeni oyunları yapılıyor. Dört defa yapılan bu oyunların sonuncusu Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yarıda kalıyor. Hayk Demoyan’ın müdürlüğünü yaptığı enstitüde arşivi düzenlerken tesadüfen görüp araştırmayı yapmasına sebep olan dergi, sadece Ermeni ve diğer gayrimüslimlerin spor faaliyetlerine değil, Türklerin etkinliklerine de yer veriyor.

Bu arada İstanbul’da Pazar ligleri kuruluyor, Türk, Ermeni ve Rum kulüpler arasında müsabakalar da düzenleniyor. İlk Ermeni futbol kulubü olan Baltalimanı ilk maçlarını Galatasaray ile oynuyor, Galatasaray 5-0 yeniliyor. O zamanlar sadece İstanbul’da 18 Ermeni kulübü kuruluyor.

Bence asıl önemli olay Ermeni asıllı iki sporcunun 1912 yılında Osmanlıları beşincisi Stoklolm’de yapılan olimpiyatlarda temsil etmeleri diyor, Hayk Demoyan: ‘Vahram Papazyan ve Mıgirdiç Makaryan adlı atletleri Ermeni cemaati aralarında para toplayarak olimpiyatlara gönderiyor. Stokholm’e vardıklarında organizasyon alanında Osmanlı bayrağının olmadığını görüyorlar, hemen organizasyon komitesine ve Osmanlı elçisine şikayette bulunuyorlar. Bayrak asılıyor. Büyükelçinin eşinden kendilerine hilal ve yıldız motiflerinin olduğu bir forma yaptırmalarını rica ediyorlar. Vahram göğsünde taşıdığı ay- yıldızlı bayrakla Osmanlı’yı olimpiyatlarda temsil ediyor. 5 Haziran 1912 tarihindeki 1500 metre yarışında birinciliğe birkaç adım kala bayılıyor. Mıgırdiç ise petlantonda olimpiyat dördüncüsü oluyor.

Sporcuların gösterdiği azim ve özveri büyük takdir topluyor. Ama bu başarıyı gölgeleyen tartışmalar da başlıyor. Stokholm’e Osmanlı Devleti’ni temsilen olimpiyat komitesi üyesi olarak giden Selim Sırrı (Tarcan) döndüğünde polemiklere sebep olan bir yazı yazıyor. Tarcan yazısına ‘Gözlerim doldu. Olimpiyatlarda bütün milletler temsil edilirken Türkler yoktu’ diye başlıyor. Koskaca bir imparatorluğunun sonunu getiren marazi milliyetçiliğin ayranını kabartmaktan öte işe yaramıyor yazı. Sporda ilk milliyetçilik tartışmaları böylece başlamış oluyor.

Krisyan hemen dergisinde cevap veriyor: ‘Türkçe yayınlanan bir makaleyi anlayamayacağımızı sanarak yazı yazanlar var. İki Ermeni Stokholm’e gittiler. Bu iki kişi Ermeni oldukları için değil, Osmanlı oldukları için orada bulundular. Aynı zamanda forma üzerinde Osmanlı hilali var. Kendileri Osmanlı’yı sporda tanıtmaya çalıştılar. Onları seyredenler Ermeni oldukları için değil, Osmanlı oldukları için alkışladılar. Neden iki Osmanlı’nın adını anmıyorsun?’ diye sert bir yazı yazıyor. Malum o zamanlar azınlıklar da askere alınmaya başlanıyor. Bunu hatırlatarak ‘Osmanlı sanıldığı gibi sadece Türklerin değil. Balkanlar’da elinde silahla Ermeniler de vatanı, Osmanlı’yı koruyor’ diye makalesini sonlandırıyor.

Gazete sütunlarında başlayan tartışmalar İstanbul’un dört bir tarafındaki toprak sahalarda da boy göstermeye başlıyor. Gayrimüslimler kendi takımlarını desteklediklerinde hangi milletten oldukları hatırlatılıyor. Bu tartışmaları siyasete tevil eden Jöntürkler ve İttihatçılar aktif olarak spora da el atıyor. Talatpaşa Altınordu’nun yöneticiliğini yapıyor. 1914 Ocak ayında kurulan Altay yine İttihatçı paşaların kurduğu bir takım. Kulüplere üye olan gençler İttihat ve Terakki Partisi’ne de üye yapılıyor.


Olimpiyatlarda koştu, Çanakkale’de savaştı

Sporda ve siyasette karşı karşıya olanlar cephede omuz omuza çarpışıyordu. Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. Osmanlı’yı olimpiyatlarda temsil eden Vahram Papazyan Çanakkale’de savaşıyor, telgrafçı olarak kopan kabloları birbirine bağlıyordu. Hayk Demoyan’ın yayına hazırlamayı düşündüğü bir kitap var elinde. Bir Ermeni Subayın Çanakkale Anıları. Demoyan’a göre Erver Paşa’yı esir düşmekten kurtaran ve Atatürk’ü Çanakkale’de göğsünü siper ederek kurtaran da bir Ermeni. Savaş sürerken doğuda başlayan Ermeni isyanları ve Osmanlı Devleti’nin tehcir kararı her şeyi altüst ediyor. Maalesef Osmanlı döneminde spor yapan bazı sporcular ise tehcirde hayatını kaybetti. Krisyan 1915 Nisan’ında bazı Ermeni gazeteci ve yazarlala birlikte İstanbul’da tutuklandıktan sonra Çankırı’da idam edildi.

Ermeniler arasında Taşnakların fikirleri muteber olurken, Genç Osmanlılar’ın son döneminde ise Ziya Gökalp’in felsefi fikirleri hayat buluyordu. Kurtuluş savaşı bitti, genç Türkiye Cumhuriyeti yepyeni değerler üzerine kuruldu. Siyasi konularda olmasa da sporda ‘Ermeni sorunu’ gündeme ara sıra geldi. 1930’larda Suriye ile oynanan bir maçta tehcirle giden Ermenilerin varlığı sorun oluşturdu. Karşı takımda 5 Ermeni asıllı futbolcu olduğu için Türkiye onların oynamamasını istedi.

Tenekeci Garbis bütün Türkiye’yi sevindirdi

Yaklaşık 10 yıl sonra İstanbullu bir Ermeni olan Garbis İstanbulluoğlu toprak sahaların tozunu atacaktı. Futbola o zamanların efsane takımı Vefaspor’da başlayan ve babası tenekeci olduğu için Tenekeci Garbis namıyla meşhur Garbis, sonrasında Taksim’de forma giydi. Ama onu efsane yapan 1953 yılında Zürih’te oynanan maçta iki mükemmel gol atarak Türkiye’nin galip gelmesini sağlaması oldu. Küçük Fikret, Şükrü, Tahtabacak İsmet, Arap İhsan, Leyla Basri, Beton Mustafa, Rober, Canavar Müjdat ve Tarzan Mehmet gibi unutulmaz futbolcularla milli takım forması giyerek dostluğun ve kardeşliğin örneklerini gösterdi.
‘Umarım bunlar artık geride kalmıştır’ diyor tarihçi ve ‘Soykırım’ Müzesi ve Enstitüsü’nün müdürü Hayk Demoyan. İki ülkenin aynı gruba düşmesini değerlendirilecek bir şans olarak görüyor. ‘Sonuç ne olursa olsun dostluk kazanmalı’ diyor. ‘Burada sorun çıkmaz. 2003 yılında NATO oyunları yapıldı burada. Türk bayrağı da vardı turnuvalarda. Hiçbir sorun da olmadı. Türk askerleri ve sporcuları geldi.’ diyerek herhangi bir olay beklemiyor Ermenistan’da oynanacak maçta. Türkiye’de de çıkmamasını ümit ediyor. İki tarafta da fanatiklere karşı uyanık olunmasını isteyerek ‘Provokasyona gelmeyelim!’ diyor.
Gelecek yıl oynanacak maç Türkiye’de olduğu kadar Ermenistan’da da merakla bekleniyor. Bakalım düşmanlık ve fanatizm mi kazanacak ya da Vahram’ların, Mıgırdiç’lerin, Tenekeci Garbis’lerin mirası olimpik ve sportmen ruh mu egemen olacak.

KİMDİR? HAYK DEMOYAN

Erivan Üniversitesi Tarih Fakültesi mezunu olan Hayk Demoyan, bitirme tezinde ‘Türkiye’de Özal Döneminde Özgürlük Hareketleri’ni inceledi. ‘Karabağ Sorununda Türkiye’nin Rolü’ adlı bir de kitabı var. Türkiye’ye gelme fırsatı olmayan fakat Türkiye’yi ‘kitabî’ olarak yakından tanıyan Demoyan, bir yıl önce Erivan’da bulunan ve 1915 olaylarının anısına yapılan müze ve enstitünün müdürlüğüne getirildi. Genç kuşak tarihçilerden olan ve Türkiye ile ilişkilerde liberal görüşleriyle tanınan Demoyan, Osmanlı Devleti’nde Ermeni sporcularla ilgili çalışmasını kitap olarak da yayınlamak istiyor.

SELAHATTİN SEVİ
www.pazar.zaman.com.tr

FOLLOW US



DONATE

DonateforAGMI
TO KEEP THE MEMORY OF THE ARMENIAN GENOCIDE ALIVE

Special Projects Implemented by the Armenian Genocide Museum-Institute Foundation
“AGMI” foundation
8/8 Tsitsernakaberd highway
0028, Yerevan, RA
Tel.: (+374 10) 39 09 81
    2007-2021 © The Armenian Genocide Museum-Institute     E-mail: info@genocide-museum.am